Kalp Hastalıkları – Kalp Damar Hastalıklarıyla Mücadele ve Farkındalık Derneği

İletişim

Egemenlik Mh. Kemalpaşa Cad. No: 242 Bornova/İzmir

info@kalphastaliklari.com

Kategori: Kalp Hastalıkları

Kalp Hastalıkları Derneği bilgi kütüphanesi
Kalp Hastalıkları

Pozisyon Belgesi: Kalp Sağlığında Bütüncül Yaklaşımın Önemi

Giriş

Kardiyovasküler hastalıklar (KVH), Türkiye’de hem mortalite hem de morbidite açısından en önemli halk sağlığı sorunlarının başında gelmektedir. Kalp damar hastalıkları yalnızca bireylerin yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz; aynı zamanda sağlık sistemleri üzerinde ciddi bir ekonomik yük oluşturur.

Kalp Damar Hastalıklarıyla Mücadele ve Farkındalık Derneği, kalp sağlığını sadece tekil hastalıklar üzerinden değil, kardiyo-renal-metabolik sistemin tamamını kapsayan bütüncül bir yaklaşım ile ele alma ilkesini benimser. Bu anlayış, kalp yetersizliği, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, tip 2 diyabet ve kronik böbrek hastalığı gibi birbirleriyle yakından ilişkili durumların birlikte değerlendirilmesini esas alır.

1. Erken Teşhis ve Farkındalık

Kalp damar hastalıklarında en etkili müdahale, erken tanı ve farkındalık yoluyla mümkündür.

  • Kalp Yetersizliği: Çoğu zaman geç teşhis edilen bu hastalıkta, erken tanı yaşam süresini ve kalitesini anlamlı ölçüde artırır.
  • Hipertansiyon: Sessiz seyirli bir hastalık olup, kalp damar hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden biridir. Düzenli tansiyon ölçümleri ve toplum temelli farkındalık çalışmaları ile kontrol altına alınabilir.
  • Koroner Arter Hastalığı: Kalp krizine giden sürecin temel nedenlerinden biridir. Erken dönemde semptomların fark edilmesi, tedavi şansını artırır ve mortaliteyi azaltır.

Derneğimiz, bu alanlarda toplumun her kesimini kapsayan farkındalık kampanyaları, risk faktörü taramaları ve hasta bilgilendirme çalışmaları yürütmektedir.

2. Komorbiditeler: Diyabet ve Böbrek Sağlığı

Kardiyovasküler hastalıklar, tip 2 diyabet ve kronik böbrek hastalığı ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Bu hastalıklar arasında karşılıklı bir etkileşim ağı vardır ve birinin kontrol altına alınmaması, diğerinin seyrini olumsuz etkiler.

Derneğimiz, “kardiyo-renal-metabolik bütüncül yaklaşımı” savunur. Bu yaklaşım, hastalıkların birbiriyle olan bağlantılarını dikkate alarak, multidisipliner bir değerlendirme ve tedavi süreci geliştirilmesini öngörür. Bu nedenle derneğimiz, endokrinoloji, nefroloji ve kardiyoloji disiplinleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren sağlık politikalarının oluşturulmasını destekler.

3. Tedaviye Uyum ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Kardiyovasküler hastalıklarda tedavi başarısı yalnızca ilaçla değil, yaşam tarzı değişiklikleri ile mümkündür.

Derneğimiz, hastaların tedaviye uyumunu artırmak ve sağlıklı davranış kalıplarını benimsemelerini sağlamak için sürekli eğitim ve farkındalık faaliyetleri yürütür.

Bu kapsamda:

  • Düzenli hekim kontrolü,
  • İlaç uyumunun artırılması,
  • Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması,
  • Sigarasız yaşamın teşviki,
  • Fiziksel aktivitenin yaşamın bir parçası haline getirilmesi

öncelikli hedeflerimiz arasındadır.

4. Hasta ve Yakınlarının Sürece Katılımı

Kardiyovasküler hastalıklar yalnızca hastayı değil, aynı zamanda ailesini ve yakın çevresini de etkiler. Derneğimiz, hasta yakınlarının bilgiye erişimi ve bakım sürecine aktif katılımı konularında farkındalığın artırılmasını savunur.

Hasta yakınlarının eğitilmesi, tedaviye uyumu ve yaşam tarzı değişikliklerinin sürdürülebilirliğini destekler. Bu doğrultuda derneğimiz, hasta destek materyallerieğitim oturumları ve rehber dokümanlar hazırlayarak toplum genelinde farkındalık oluşturur.

5. Politika ve Sistem Düzeyinde Öncelikler

Kardiyovasküler hastalıklarla etkin mücadele, yalnızca bireysel düzeyde değil, sistemsel düzeyde de güçlü politikaların varlığıyla mümkündür.

Derneğimiz;

  • Erken tanı ve tarama programlarının yaygınlaştırılması,
  • Birinci basamak sağlık hizmetlerinde kardiyo-metabolik risk yönetiminin güçlendirilmesi,
  • Rehber temelli tedavi protokollerinin uygulanması,
  • Hastalık yönetiminde multidisipliner iş birliklerinin artırılması
    konularında sağlık otoriteleriyle iş birliği içinde çalışmaktadır.

Sonuç

Kalp Damar Hastalıklarıyla Mücadele ve Farkındalık Derneği, kalp damar hastalıklarıyla mücadelede erken teşhistedaviye uyumyaşam tarzı değişiklikleri ve bütüncül yaklaşımın en kritik bileşenler olduğunu savunmaktadır.

Amacımız;

  • Hastaların ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırmak,
  • Sağlık sisteminde sürdürülebilir çözümler üretmek,
  • Kardiyo-metabolik sağlığı toplum genelinde koruyucu bir yaklaşımla güçlendirmektir.

Derneğimiz, kamu, akademi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde, Türkiye’de kalp damar sağlığının iyileştirilmesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdürmektedir.

Pozisyon belgesine bu linkten ulaşabilirsiniz.

man-with-chest-pain-injury-medical-accident-heart-attack-inflammation-sprain-healthcare-medicare-male-with-sickness-problem-illness-with-health-risk-cardiovascular-disease
Kalp Hastalıkları

Kalp Yetersizliği Nedir?

Kalp yetersizliği, kalbin vücudun ihtiyaç duyduğu kanı yeterince pompalayamaması durumudur. Kalp, iki temel fonksiyonla çalışır: kanı kasarak pompalamak ve gevşeyerek kanla dolmak. Bu fonksiyonlardan kasılma (sistolik) veya gevşeme (diyastolik) ya da her ikisi de bozulduğunda, kalp yetersizliği ortaya çıkar. Yetersizlik kelimesi bazen yanıltıcı olabilir, çünkü bu, kalbin tamamen durduğu anlamına gelmez. Bunun yerine, kalp sadece eskisi kadar verimli çalışamaz hale gelir.

Sebepleri

Kalp yetersizliğine yol açabilecek birçok durum vardır. En sık görülen nedenler şunlardır:

  • Koroner Arter Hastalığı: Kalbi besleyen damarların (koroner arterler) daralması veya tıkanmasıdır. Bu durum, kalp kasının yeterli oksijen alamamasına ve zayıflamasına yol açar.
  • Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Uzun süre kontrol altında tutulamayan yüksek tansiyon, kalbin kanı pompalamak için daha fazla çalışmasına neden olur. Zamanla bu ekstra yük, kalp kasının kalınlaşmasına ve sertleşmesine yol açarak yetersizliğe sebep olabilir.
  • Kalp Kapak Hastalıkları: Kalp kapaklarındaki daralma veya sızıntı, kalbin kanı pompalamasını zorlaştırır ve kalbin üzerine ek yük bindirir.
  • Kalp Krizi (Miyokard Enfarktüsü): Bir kalp krizinde, kalp kasının bir kısmı oksijensiz kalır ve kalıcı olarak hasar görür. Hasarlı bölge etkili bir şekilde kasılamadığı için, kalp yetersizliği gelişebilir.
  • Kalp Ritim Bozuklukları (Aritmiler): Kalbin çok hızlı, çok yavaş veya düzensiz atması, kalbin pompalama verimini düşürür ve uzun vadede kalp yetersizliğine yol açabilir.
  • Diyabet: Kontrolsüz diyabet, hem kalp kasına doğrudan zarar verebilir hem de kalp hastalığı riskini artıran yüksek tansiyon ve koroner arter hastalığı gibi durumları tetikleyebilir.
  • Kalp Kası Hastalıkları (Kardiyomiyopatiler): Kalp kasının birincil hastalıklarıdır. Genetik faktörler, enfeksiyonlar veya bilinmeyen nedenlerle ortaya çıkabilir.

Belirtiler (Yakınmalar)

Kalp yetersizliğinin belirtileri genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. En sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Nefes Darlığı: Özellikle efor sırasında veya uzanırken ortaya çıkan nefes darlığı, kalp yetersizliğinin en belirgin işaretidir. Gece yatakta nefes darlığı nedeniyle uyanmak sık rastlanan bir durumdur.
  • Yorgunluk ve Halsizlik: Vücuda yeterli kan ve oksijenin pompalanmaması, sürekli bir yorgunluk ve enerji eksikliği hissine yol açar. Günlük basit aktiviteler bile kişiyi yorabilir.
  • Ödem (Şişlik): Kalbin kanı etkili bir şekilde pompalayamaması, bacaklar, ayak bilekleri ve karın bölgesinde sıvı birikmesine (ödem) neden olabilir. Bu şişlikler genellikle simetriktir.
  • Çarpıntı: Kalp, yetersiz pompalama fonksiyonunu dengelemek için daha hızlı ve düzensiz atabilir.
  • İştahsızlık ve Bulantı: Midede ve sindirim sisteminde sıvı birikmesi, iştahsızlık ve bulantı hissi yaratabilir.

Kalp Yetersizliğinin Türleri

Güncel kılavuzlar, kalp yetersizliğini kalbin kan pompalama gücüne (Ejeksiyon Fraksiyonu – EF) göre üç ana başlıkta sınıflandırmaktadır:

  • Ejeksiyon Fraksiyonu Düşük Kalp Yetersizliği (HFrEF): Kalbin pompalama gücünün ciddi oranda azaldığı durumdur. EF değeri ≤%40 olan hastaları kapsar.
  • Ejeksiyon Fraksiyonu Hafif Azalmış Kalp Yetersizliği (HFmrEF): Pompalama gücünün orta düzeyde etkilendiği, yeni tanımlanan bir kategoridir. EF değeri %41 ile %49 arasında olan hastaları kapsar.
  • Ejeksiyon Fraksiyonu Korunmuş Kalp Yetersizliği (HFpEF): Kalbin kasılma gücü normal olsa da, gevşeme ve dolma fonksiyonunun bozuk olduğu durumdur. EF değeri ≥%50 olan hastaları kapsar.

Tanı Nasıl Konur?

Güncel kılavuzlar, kalp yetersizliği tanısında belirli bir algoritmayı önermektedir. Bu tanı sürecinin temelini oluşturan adımlar şunlardır:

  • Fizik Muayene ve Belirtilerin Değerlendirilmesi: Doktor, hastanın şikayetlerini ve klinik bulgularını (örneğin, akciğerde dinleme bulguları, bacaklarda şişlik) değerlendirir.
  • Kan Tahlilleri: Kalp yetersizliğinin tanısında anahtar rol oynayan, kalpten salgılanan özel proteinlerdir (BNP veya NT-proBNP). Bu hormonların kanda yüksek olması, kalp yetersizliği şüphesini büyük ölçüde artırır.
  • Ekokardiyografi (EKO): Bu, kalbin ultrasonudur. Kalp odacıklarının büyüklüğünü, kapakların durumunu ve en önemlisi Ejeksiyon Fraksiyonu (EF) adı verilen kalbin kasılma gücünü detaylı bir şekilde gösterir. Kalp yetersizliğinin kesin tanısı ve tipinin belirlenmesi için en önemli tetkiktir.
  • Elektrokardiyografi (EKG): Kalbin elektriksel aktivitesini ölçer ve ritim bozuklukları veya kalp kasındaki hasar hakkında bilgi verebilir.
  • Göğüs Röntgeni: Kalbin boyutunun ve akciğerlerde sıvı birikimi olup olmadığının kontrol edilmesi için kullanılır.

Güncel Tedaviler

Güncel kılavuzlar, kalp yetersizliği tedavisinde HFrEF hastaları için dörtlü ilaç kombinasyonunun temel tedavi olarak erken dönemde başlanmasını önermektedir. Tedavi planı hastanın durumuna göre şekillenir ve temel olarak şu bileşenlerden oluşur:

1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Bu değişiklikler, tedavinin en önemli bileşenlerinden biridir ve tüm hastalar için geçerlidir:

  • Tuz ve Sıvı Kısıtlaması: Vücuttaki fazla sıvı birikimini önlemek için tuz alımı kısıtlanmalı ve doktorun önerdiği miktarda sıvı tüketilmelidir.
  • Düzenli Egzersiz: Doktorun onayıyla yapılan hafif ve düzenli egzersizler (yürüyüş gibi) kalp kasını güçlendirir.
  • Sağlıklı Beslenme: Akdeniz diyeti gibi sebze, meyve ve tam tahılları içeren bir beslenme tarzı önerilir.
  • Kilo Kontrolü: İdeal kiloyu korumak, kalbin üzerindeki yükü azaltır.
  • Sigara ve Alkolü Bırakmak: Bu alışkanlıklar, kalp yetersizliğinin ilerlemesini hızlandırır.

2. İlaç Tedavileri

Güncel tedavide kullanılan başlıca ilaç grupları şunlardır:

  • Dörtlü İlaç Tedavisi (HFrEF için):
  • Anjiyotensin Reseptör-Neprilisin İnhibitörleri (ARNI’lar) veya ADE (Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörleri) / ARB’ler (Anjiyotensin Reseptör Blokörleri): Damarları genişleterek kan basıncını düşürür ve kalbin üzerindeki yükü azaltır. ARNI’lar, yeni kılavuzlara göre ilk tercih olabilmektedir.
  • Beta Blokörler: Kalp atış hızını yavaşlatır ve kalbin daha verimli çalışmasını sağlar.
  • Mineralokortikoid Reseptör Antagonistleri (MRA’lar): Vücuttaki fazla tuz ve suyun atılmasına yardımcı olur.
  • SGLT2 İnhibitörleri (İdrardan şeker attıran ilaçlar): Diyabet tedavisinde kullanılan bu yeni nesil ilaçların, kalp yetersizliğinde de belirgin faydaları olduğu kanıtlanmıştır. Kalp ve böbrek fonksiyonlarını koruyarak hastaneye yatışları azaltır. Bu ilaçlar artık HFrEF’te temel tedavinin bir parçasıdır ve bazı durumlarda HFmrEF ve HFpEF’te de kullanılabilmektedir.
  • Diğer İlaçlar:
  • Diüretikler (İdrar Söktürücüler): Vücuttaki fazla sıvının atılmasını sağlayarak ödemi ve nefes darlığını azaltır.

3. Cihaz Tedavileri ve Cerrahi

İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı veya bazı özel durumlarda başvurulan yöntemlerdir:

  • Kalp Pili (Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisi – CRT): Kalbin iki tarafını senkronize ederek daha verimli kasılmasını sağlar.
  • İmplante Edilebilir Kardiyoverter Defibrilatör (ICD): Hayati tehlike taşıyan ritim bozukluklarını tespit ederek elektrik şokuyla düzeltir.
  • Kalp Nakli: İleri evre kalp yetersizliğinde, uygun hastalar için en etkili tedavi seçeneğidir.
  • Ventriküler Destek Cihazları (LVAD): Kalbin yetersiz kalan pompalama fonksiyonunu desteklemek için kullanılan mekanik cihazlardır.

Kalp Yetersizliği Hastaları Nelere Dikkat Etmeli?

Kalp yetersizliği kronik bir durum olduğundan, başarılı bir tedavi için hastanın aktif katılımı ve yaşam tarzı düzenlemeleri hayati öneme sahiptir. Hastaların dikkat etmesi gereken başlıca noktalar şunlardır:

  • İlaçların Düzenli Kullanımı: Doktorun reçete ettiği ilaçlar, belirtileri kontrol altında tutmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak için düzenli olarak ve atlanmadan kullanılmalıdır.
  • Tuz ve Sıvı Kontrolü: Günlük tuz ve sıvı alımı, doktorun belirlediği sınırlar içinde tutulmalıdır. Ani kilo artışları (birkaç günde 2 kg gibi) sıvı birikiminin işareti olabilir ve bu durumda hemen doktora bilgi verilmelidir.
  • Düzenli Kilo Takibi: Her gün aynı saatte, aynı kıyafetlerle kilo takibi yapmak, vücutta sıvı birikimini erken fark etmeye yardımcı olur.
  • Düzenli Egzersiz: Doktorun onayıyla ve önerdiği şekilde yapılan yürüyüş gibi hafif egzersizler, kalp sağlığı için çok faydalıdır. Aşırı yorgunluğa neden olacak ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır. Egzersiz yaparken yorulunca durun; “konuşa konuşa yürüyüş” güvenli sınırdır.
  • Belirtilerin Takibi: Nefes darlığı, yorgunluk, ödem gibi belirtilerde ani bir artış fark edildiğinde veya yeni belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.
  • Sigara ve Alkolü Bırakmak: Sigara içmek ve alkol tüketmek, kalp yetersizliğinin seyrini olumsuz etkiler ve kesinlikle kaçınılmalıdır.
  • Grip ve Zatürre Aşıları: Kalp yetersizliği hastaları, enfeksiyonlara karşı daha hassas olduklarından, doktorun önerisiyle grip ve zatürre aşılarını yaptırmalıdırlar.
  • Stresten Kaçınmak: Stres, kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Yoga, meditasyon veya hobiler gibi stres yönetimi teknikleri faydalı olabilir.

Kalp yetersizliği, ömür boyu süren kronik bir durum olsa da, düzenli takip ve güncel tedavilerle kontrol altında tutulabilir. Unutmayın, erken tanı ve doğru tedavi ile yaşam kalitesini artırmak ve uzun bir yaşam sürmek mümkündür.

Sık Sorulan Sorular

  • Kalp yetersizliği tamamen iyileşir mi?
  • Çoğunlukla kronik bir hastalıktır, ancak doğru tedavi ile kontrol altına alınabilir.
  • Spor yapabilir miyim?
  • Evet, doktorunuzun önerdiği ölçüde düzenli yürüyüş çok faydalıdır. Ağır egzersizlerden kaçının.
  • Hangi durumda hemen doktora başvurmalıyım?
  • Ani nefes darlığı, göğüs ağrısı, bayılma, hızlı kilo alımı, bacaklarda aşırı şişlik.
  • 4. Diyetimde nelere dikkat etmeliyim?
  • Az tuzlu yemek, sebze–meyve ağırlıklı beslenme, işlenmiş gıdalardan uzak durma.
  • Sıvı ve tuz kısıtlaması herkese gerekli mi?
  • Hayır, herkese gerekli değildir. Sıvı kısıtlaması, genellikle ileri düzey kalp yetersizliği olan veya vücutta ciddi sıvı birikimi yaşayan hastalar için önerilir. Doktorunuz, durumunuza ve vücudunuzdaki sıvı miktarına göre günlük almanız gereken sıvı miktarını belirleyecektir. Sıvı kısıtlaması, kalbin üzerindeki yükü hafifletmeye yardımcı olur. Unutmayın, sadece su değil, çay, kahve, çorba, meyve suyu ve hatta sulu meyveler de toplam sıvı alımına dahildir.
  • En önemli kural sodyum (tuz) kısıtlamasıdır. Aşırı tuz tüketimi vücutta sıvı birikmesine yol açarak nefes darlığı, ayaklarda şişlik ve kilo artışı gibi semptomları kötüleştirir. Doktorunuzun önerdiği günlük sodyum miktarını aşmamak, hastalığın yönetimi için hayati önem taşır. Bu, sadece tuzluktan tuzu kesmekle kalmaz, aynı zamanda işlenmiş gıdalar, fast food ve hazır yiyeceklerin etiketlerini dikkatle okumayı da gerektirir.
  • Tuz yerine ne kullanabilirim?

Yemeklerinize lezzet katmak için tuz yerine doğal baharatlar, taze veya kuru otlar (kekik, nane, fesleğen, biberiye), sarımsak, soğan tozu, limon suyu veya sirke kullanabilirsiniz. Tuzsuz baharat karışımları da iyi bir alternatiftir.

  • Kalp yetersizliği olan hastalar için potasyum önemli mi?

Evet, çok önemlidir. Bazı diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar vücuttan potasyum atılmasına neden olurken, bazıları potasyumun vücutta birikmesine yol açar. Bu nedenle, potasyum seviyelerinizin düzenli olarak kontrol edilmesi ve doktorunuzun veya diyetisyeninizin önerdiği şekilde potasyum alımınızı ayarlamanız gerekir. Doktorunuza danışmadan potasyum takviyesi kullanmamalısınız.

  • Çay, Kahve ve alkol tüketimi serbest mi?

Genellikle alkol tüketimi tavsiye edilmez, çünkü kalp yetersizliği semptomlarını kötüleştirebilir ve bazı ilaçlarla etkileşime girebilir. Kahve ise bazı hastalarda çarpıntıya neden olabilir. Çay tüketimi konusunda hastanın bireysel hassasiyeti önemlidir. Eğer hasta çay içtikten sonra çarpıntı veya huzursuzluk hissediyorsa, çay miktarını azaltması veya tamamen kesmesi önerilir. 

Unutmayın: Bu bilgiler genel tavsiyelerdir. Her hasta farklıdır ve beslenme planınızın sizin özel durumunuza göre bir doktor veya diyetisyen tarafından belirlenmesi hayati önem taşır.

Hiper
Kalp Hastalıkları

Hipertansiyon Tedavisi: Ne Zaman ve Nasıl İlaç Kullanılmalı?

Yüksek tansiyon olarak da bilinen hipertansiyon, kalp krizi, inme ve böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen kronik bir hastalıktır. Ne yazık ki, çoğu zaman belirti vermeden ilerlediği için “sessiz katil” olarak da adlandırılır.

Hipertansiyonu kontrol altına almanın en etkili yollarından biri de yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra düzenli ilaç tedavisidir. Peki, tansiyon ilaçlarına ne zaman başlanır ve bu ilaçlar hangi saatlerde alınmalıdır?

Hipertansiyonda İlaç Tedavisine Ne Zaman Başlanır?

Tansiyon ilaçlarına başlama kararı, sadece ölçülen kan basıncı değerlerine göre değil, aynı zamanda hastanın yaşına, diğer sağlık sorunlarına ve genel risk faktörlerine göre de değişir. Doktorunuz bu kararı verirken birçok faktörü değerlendirir.

Genellikle, aşağıdaki durumlarda ilaç tedavisi düşünülür:

1- Tansiyon değerleri 140/90 mmHg veya üzeriyse: Çoğu zaman, bu değerler kalıcı olarak yüksekse ilaç tedavisi başlanır. Ancak, doktorunuz ilk aşamada yaşam tarzı değişiklikleri (daha az tuz tüketmek, egzersiz yapmak, kilo vermek gibi) önerebilir ve bir süre sonra tekrar değerlendirme yapabilir.

2- Kan basıncı 130/80 mmHg veya üzeriyse ve ek risk faktörleri varsa: Diyabet, böbrek hastalığı veya daha önce kalp krizi ya da inme geçirmiş olmak gibi ek risk faktörleri varsa, tansiyon ilaçlarına daha düşük değerlerde başlanması gerekebilir. Bu durum, olası komplikasyon riskini azaltmak için yapılır.

3- “Beyaz önlük hipertansiyonu” durumu: Bu, hastanede veya doktor muayenehanesinde tansiyonun yüksek çıkması ancak evde normal seyretmesi durumudur. Böyle bir durumda, doktorunuzun önerisiyle bir süre tansiyon takibi yapılır ve ilaç tedavisi genellikle hemen başlanmaz.

Unutmayın: Tansiyon ilaçlarına başlamak için en doğru kararı doktorunuz verir. Kendi kendinize tansiyon ilaçlarına başlamayın veya mevcut tedavinizde değişiklik yapmayın.

Tansiyon İlaçları Hangi Saatlerde Alınmalı?

Tansiyon ilaçlarının etkili olması ve kan basıncını gün boyu stabil tutması için düzenli ve doğru zamanda alınması çok önemlidir. İlaçların alınma saati, ilacın tipine ve etki süresine göre değişebilir. Bu konuda doktorunuzun veya eczacınızın yönlendirmesi çok önemlidir.

Sabah Saatleri: Çoğu tansiyon ilacı, sabah saatlerinde, genellikle kahvaltıdan önce veya sonra alınır. Bunun en büyük nedeni, ilacın etkisinin gün boyu devam etmesini sağlamaktır.

Akşam Saatleri: Bazı tansiyon ilaçları veya ilaç kombinasyonları, özellikle kan basıncının gece saatlerinde de kontrol altında tutulması gerektiğinde, akşam yatmadan önce alınabilir. Bu durum, özellikle kalp krizi ve inme riskinin gece saatlerinde daha yüksek olduğu bazı hastalar için geçerli olabilir.

İlaç Kombinasyonları: Eğer birden fazla tansiyon ilacı kullanıyorsanız, doktorunuz her bir ilacın farklı saatlerde alınmasını önerebilir. Bu, yan etkileri azaltmaya ve tansiyonu gün içinde daha iyi kontrol etmeye yardımcı olabilir.

Önemli: Tansiyon ilaçlarını her gün aynı saatte almaya özen gösterin. Eğer bir dozu almayı unutursanız, aklınıza geldiğinde hemen alın. Ancak, bir sonraki doz saati çok yakınsa unuttuğunuz dozu atlayın ve normal düzeninize devam edin. Asla bir sonraki dozda iki dozu birden almayın! Bu, tansiyonunuzda ani düşüşlere neden olabilir.

İlacın Etkili Olması İçin Önemli Noktalar

  • İlacınızı doktorunuzun önerdiği doz ve saatte kullanın.
  • Dozu kendi başınıza artırmayın, azaltmayın veya ilacı bırakmayın.
  • Tansiyonunuzu evde düzenli olarak ölçüp kayıt tutun.
  • Tuz tüketimini azaltın (günde 5 gramdan az, bir çay kaşığı).
  • Düzenli egzersiz yapın (haftada en az 150 dakika).
  • Sigara ve tütün ürünleri kullamayan ve alkol tüketimini sınırlayın.

Sonuç

Hipertansiyon tedavisi, uzun soluklu bir süreçtir ve düzenli takip gerektirir. Doktorunuzla iş birliği yaparak, size en uygun tedavi planını oluşturabilir ve yaşam kalitenizi koruyabilirsiniz. Unutmayın, doğru zamanda, doğru dozda ve düzenli ilaç kullanımı, yüksek tansiyonun yol açabileceği ciddi sağlık sorunlarını önlemek için en önemli adımlardan biridir.

front-view-healthcare-professional-holding-vial
Kalp Hastalıkları

Kan yağlarını düşürmek için alternatif tedaviler ve takviyeler hakkında ne bilmelisiniz?

Kolesterol düzeylerini düşürmek için takviye kullanmayı düşündüyseniz, başlamadan önce neleri bilmeniz gerekir, nelere dikkat etmelisiniz?

Diyetin kolesterol seviyeleri üzerinde etkisi olabilir ve aynı şekilde besin takviyeleri de etkili olabilir. Berberin ve niasin, kardiyovasküler hastalıklarla ilişkilendirilen düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol ve trigliseriddüzeylerini azaltabilir. Balık yağı, trigliseridleri azaltabilir. Öğütülmüş keten tohumu ve yeşil çay ya da yeşil çay ekstresi, LDL kolesterolü düşürebilir. Bitkisel stanol ve steroller (genellikle yoğurtlar içinde) de özellikle ailesel hiperkolesterolemi gibi genetik yüksek kolesterol durumlarında LDL kolesterolü azaltabilir.

Kırmızı maya pirinci (red yeast rice) ürünleri, kolesterol düşürücü reçeteli bir statin ilacı olan lovastatinin etkin maddesi olan monakolin K adlı bir madde içerebilir. Ancak bu maddenin eser miktardan fazla bulunduğu herhangi bir takviyenin satışı aslında yasadışıdır, çünkü bu bir ilaçtır.

Ancak besin takviyeleri ilaçlar gibi sıkı şekilde denetlenmediğinden ve üretilmediğinden, gerçekten ne dozda aldığınızı bilmenin bir yolu yoktur. Araştırmalar, ürünlerin içerdiği monakolin K miktarının etiketle tutarlı olmadığını ve ürünler arasında büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koymuştur.

En güvenilir sağlık çalışması türü olan randomize klinik çalışmalarönleyici düşük doz statin tedavisinin LDL kolesterolü düşürmede, besin takviyeleri ya da plasebo (“etkin madde içermeyen sahte ilaç”) ile kıyaslandığında çok daha etkili olduğunu göstermiştir. Balık yağı, tarçın, zerdeçal, bitkisel steroller ve hatta kırmızı maya pirinci, plasebodan daha etkili olamamıştır. Sarımsak hapları ise kolesterol seviyelerini daha da kötüleştirmiştir.

“Doğal” demek “güvenli” demek değildir.

Monakolin K içeren kırmızı maya pirinci, lovastatin ile aynı türde yan etkilere neden olabilir ve ayrıca böbreklere zarar veren bir küf toksiniyle kontamine olma riski de taşır. Kırmızı maya pirinci gibi bitkisel içerikler, uygun şekilde alınmadığında karaciğer hasarına da yol açabilir.

Berberin, yeşil çay bileşenleri, bitkisel sterol ve stanoller takviye olarak alındığında sindirim sorunlarına neden olabilir. Balık yağı ve sarımsak haplarıağız kokusu ve vücut kokusu gibi sorunlara yol açabilir. Niasin, kolesterol üzerinde etkili olacak yüksek dozlarda alındığında kaşıntı ve ciltte kızarma (flush) yapabilir.

Bu nedenlerle alternatif tedavilerden biri veya daha fazlasını kullanmaya karar verdiyseniz doktorunuza mutlaka danışın.

steth and red heart shape with glass of water on wood table, con
Kalp Hastalıkları

Residüel Kardiyovasküler Risk

Kardiyovasküler hastalıklarda “residüel risk” (artık risk), standart tedaviler uygulanmasına rağmen devam eden kardiyovasküler hastalık riski olarak tanımlanır. Örneğin, bir hasta statinlerle LDL-kolesterol seviyelerini hedef değerlere düşürmesine rağmen hala kalp krizi veya inme geçirme riski taşıyabilir.

Residüel Risk Kaynakları

  1. Dislipidemi ile ilgili residüel risk:
    • Düşük HDL-kolesterol seviyeleri
    • Yüksek trigliserid seviyeleri
    • Lipoprotein(a) yüksekliği
    • Aterojenik küçük yoğun LDL partikülleri
  2. İnflamasyon ile ilgili residüel risk:
    • Yüksek hsCRP (yüksek duyarlıklı C-reaktif protein)
    • Diğer inflamatuvar belirteçler
  3. Yaşam tarzı ile ilgili residüel risk:
    • Obezite
    • Fiziksel inaktivite
    • Sağlıksız beslenme
  4. Diğer metabolik faktörler:
    • Diyabet veya insülin direnci
    • Hipertansiyon

Residüel Risk İçin Tedavi Seçenekleri

1. Lipid Profili İyileştirme

  • PCSK9 inhibitörleri (evolocumab, alirocumab): Statin tedavisine ek olarak LDL’yi daha fazla düşürür
  • Ezetimib: Kolesterol emilimini azaltarak LDL’yi düşürür
  • İkili antilipidemik tedavi (statin + ezetimib veya statin + PCSK9 inhibitörü)
  • İkozapent etil (EPA): Trigliseridleri düşürür ve kardiyovasküler olayları azaltır
  • Fibratlar: Trigliseridleri düşürür, HDL’yi yükseltir
  • Bempedoik asit: Statinleri tolere edemeyen hastalarda LDL’yi düşürür

2. Anti-inflamatuvar Tedaviler

  • Kolşisin: Düşük dozda kronik inflamasyonu azaltır
  • Anti-sitokin tedavileri (özellikle yüksek riskli hastalarda)

3. Antidiyabetik Ajanlar

  • SGLT-2 inhibitörleri (empagliflozin, dapagliflozin): Kardiyovasküler olay riskini azaltır
  • GLP-1 reseptör agonistleri (semaglutid, liraglutid): Kardiyovasküler koruma sağlar

4. Antitrombotik Tedaviler

  • Düşük doz aspirin (yüksek riskli hastalarda)
  • P2Y12 inhibitörleri (belirli durumlarda)

5. Yaşam Tarzı Değişiklikleri

  • Akdeniz diyeti
  • Düzenli fiziksel aktivite
  • Kilo yönetimi
  • Sigaranın bırakılması

6. Yeni Yaklaşımlar

  • Lipoprotein(a) hedefleyen tedaviler (pelacarsen)
  • İnklisiran: LDL’yi düşürmek için yılda iki kez uygulanan siRNA tedavisi
  • Obesiteyi hedefleyen ilaçlar (özellikle GLP-1 analogları)

Kardiyovasküler hastalık multifaktöriyel olduğundan, residüel riski azaltmak için genellikle birden fazla tedavi yaklaşımının kombinasyonu gerekir. Her hasta için risk faktörlerinin kapsamlı değerlendirilmesi ve kişiselleştirilmiş tedavi planı oluşturulması önemlidir.

person-holding-anatomic-heart-model-educational-purpose
Kalp Hastalıkları

Kalp Kateterizasyonu- Kalp Anjiyosu Nedir?

Kalp kateterizasyonu (kalp kateteri işlemi), kalp hastalıklarını teşhis ve tedavi etmek amacıyla uygulanan girişimsel bir tıbbi işlemdir. Bu işlem sırasında, ince, esnek bir tüp olan kateter, genellikle kol, kasık veya boyundaki bir kan damarından kalbe yönlendirilir. Bu sayede doktorlar kalbin iç yapılarını detaylı bir şekilde inceleyebilir ve gerekirse bazı tedavi edici işlemleri gerçekleştirebilirler.​

Ne Zaman ve Neden Yapılır?

Doktorunuz aşağıdaki durumları değerlendirmek için kalp kateterizasyonu önerebilir:​

  • Göğüs ağrısı (anjina)
  • Düzensiz kalp ritmi (aritmi)
  • Kalp kapakçığı problemleri
  • Doğuştan gelen kalp defektleri
  • Kalp yetmezliği veya diğer yapısal kalp hastalıkları
  • Koroner arter hastalığını teşhis etmek veya kalp kası fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla da bu işlem uygulanabilir.​ 

İşlem Nasıl Gerçekleştirilir?

  1. Hazırlık: İşlem öncesinde, hastanın belirli bir süre aç kalması gerekebilir. Ayrıca, bazı ilaçların kullanımı durdurulabilir.​ 
  2. Kateterin Yerleştirilmesi: Lokal anestezi altında, kateter genellikle kasık, kol veya boyundaki bir kan damarından yerleştirilir. Kateter, damarlar aracılığıyla kalbe yönlendirilir.​
  3. Görüntüleme ve Ölçümler: Kateter aracılığıyla kontrast madde (boya) enjekte edilerek X-ışını görüntülemesi yapılır. Bu sayede koroner arterlerin durumu, kalp kapakçıkları ve kalp odacıkları detaylı bir şekilde incelenebilir.​ 
  4. Gerekli Müdahaleler: İşlem sırasında, daralmış veya tıkanmış damarların açılması (anjiyoplasti), stent yerleştirilmesi veya kalp kapakçığı onarımları gibi tedavi edici işlemler de gerçekleştirilebilir.​

Olası Riskler ve Komplikasyonlar

Kalp kateterizasyonu genellikle güvenli bir işlemdir. Ancak, nadiren de olsa aşağıdaki komplikasyonlar görülebilir:​ 

  • Kateterin yerleştirildiği bölgede kanama veya morarma
  • Enfeksiyon
  • Alerjik reaksiyonlar (kontrast maddeye karşı)
  • Kalp ritim bozuklukları
  • Damar hasarı
  • Nadir durumlarda kalp krizi veya inme 

Bu riskler, hastanın genel sağlık durumu ve işlemi gerçekleştiren ekibin deneyimine bağlı olarak değişebilir.​

İşlem Sonrası Süreç

İşlem tamamlandıktan sonra, kateterin yerleştirildiği bölgeye baskı uygulanarak kanama kontrol altına alınır. Hastalar genellikle birkaç saat gözlem altında tutulur. Eğer işlem sırasında tedavi edici bir müdahale yapılmamışsa, çoğu hasta aynı gün taburcu edilir. Ancak, bazı durumlarda hastanede kalış süresi uzayabilir.

Heart Cholesteral in human
Kalp Hastalıkları

Stent Nedir ?

Stent; genellikle vücuttaki daralmış geçitleri açık tutmak için kullanılan, genellikle metalden, ağ şeklinde bir tüptür. Stentler çoğunlukla kalbe oksijen açısından zengin kan taşıyan koroner arterlerdeki daralmaları tedavi etmek için kullanılır. Aynı zamanda atardamar duvarındaki balonlaşmalar (anevrizmalar) veya akciğerlerdeki daralmış hava yollarının tedavisinde de stentlerden yararlanılır.

Stent yerleştirme işlemi (stentleme), vücutta büyük bir cerrahi kesi gerektirmeyen, yani minimal girişimsel bir işlemdir. Büyük bir ameliyat olarak değerlendirilmez. Ancak, stent takılmadan önce bazı testler yapılması veya bazı ilaçların kullanılması gerekebilir.

Stentler metal ağ, kumaş, silikon veya bu malzemelerin kombinasyonlarından yapılabilir. Koroner arterlerde kullanılan stentler genellikle metal ağdan yapılır ve bazen başka bir malzemeyle kaplanmış olabilir. Kumaş stentler veya diğer adıyla stent greftler, genellikle aort gibi daha büyük atardamarlarda kullanılır. Akciğer hava yollarında kullanılan stentler ise sıklıkla silikondan üretilir.

Stent takıldıktan sonra — ve stentin vücuttaki konumuna bağlı olarak — bazı ilaçların kullanılması gerekebilir. Bunlar arasında kanın pıhtılaşmasını önleyen aspirin ve antiplatelet ilaçlar yer alır. Koroner arter stenti takıldıysa, komplikasyonları önlemek için bu ilaçların bir yıl veya daha uzun süre kullanılması gerekebilir. En sık görülen problemler arasında, stentin tıkanmasıarter stentinde pıhtı oluşumu ya da hava yolu stentinin yerinden oynamasısayılabilir.

Closeup shot of pink tablets fallen out brown bottle on white background
Kalp Hastalıkları

Statinlerin Yan Etkileri: Kimler Risk Altında ve Nasıl Başa Çıkılır?

Statinler, kolesterolü düşürmek ve sağlık sonuçlarını iyileştirmek için yaygın olarak kullanılır. İnsanların çok büyük bir bölümü bu ilaçları yan etki olmaksızın kullanabilir. Ancak, tüm ilaçlarda olduğu gibi bazı yan etkiler de mevcuttur.

En Yaygın Yan Etkiler:

  • Kas ağrısı (miyalji) ve yorgunluk en sık bildirilen yan etkilerdir.
  • Baş ağrısı, kabızlık, ishal ve uyku sorunları da görülebilir.
  • Kan şekeri artışı, küçük bir oranda tip 2 diyabet riskini artırabilir.
  • Hafıza zayıflaması veya zihin karışıklığı, nadiren de olsa görülebilir ve genellikle geçicidir.

Risk Altındaki Gruplar:

  • 80 yaş ve üzeri kişiler
  • Kadınlar (özellikle küçük bedenli olanlar)
  • Böbrek veya karaciğer hastalığı olanlar
  • Hipotiroidizm veya ALS gibi hastalıkları olanlar
  • Birden fazla kolesterol ilacı kullananlar

İlaç Etkileşimleri:

  • Amiodaron 
  • Gemfibrozil gibi kolesterol ilaçları
  • HIV ilaçları (sakvinavir, ritonavir)
  • Bazı antibiyotikler (klaritromisin) ve antifungal ilaçlar (itrakonazol)

Yararlar vs. Riskler:

  • 100 kişiden yalnızca 1’inde ilk yıl içinde kas ağrısı veya güçsüzlük görülebilir, daha sonra bu risk ortadan kalkar.
  • Halen kalp damar hastalığı olan 100 kişi 5 yıl boyunca statin kullanması halinde 5 kalp krizini önlemektedir. Kalp damar hastalığı olmayanlarda 2.5 olayı önlenektedir.

Ne Yapmalı?

  • Yan etkiler yaşanırsa, ilacı aniden bırakmak yerine doktorla konuşulmalıdır.
  • Statin değiştirmek veya dozu azaltmak yardımcı olabilmektedir.
  • D vitamini eksikliği varsa bu durumun düzeltilmesi kas ağrılarını azaltabilmektedir.

koroner-arter-hastaligi
Kalp Hastalıkları

Koroner Arter Hastalığı Nedir?

Koroner arter hastalığı (KAH), kalbin kendini besleyen damarların daralması veya tıkanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Kalp, tüm vücuda kan pompalayan hayati bir organdır. Günde ortalama 100 000 kez kasılarak yaklaşık 9 ton kanı vücuttaki tüm damarlarda dolaştırır. Bu işlevi yerine getirebilmesi için çok yüksek olan oksijen ve besin ihtiyacını karşılaması gerekir. Kalbin beslenmesini sağlayan damarlara “koroner arterler” denir. Ancak, zamanla bu damarların iç kısmında yağ, kolesterol ve diğer maddelerin birikmesiyle plak oluşur. Bu duruma “ateroskleroz” denir ve zamanla damarların sertleşmesine (halk arasında damar sertliği denen durum), daralmasına ya da tamamen tıkanmasına neden olabilir.

Koroner Arter Hastalığına yol açan ve hızlandıran faktörler (Risk Faktörleri)

  1. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon): Yüksek tansiyon, damarlara zarar vererek sertleşmelerine yol açar. KAH için en önemli risk faktörüdür.
  2. Yüksek Kolesterol: LDL (kötü) kolesterol seviyesinin yükselmesi, damarların tıkanma riskini artırır. Önemli risk faktörleri arasındadır.
  3. Sigara Kullanımı: Sigara, damarları daraltır ve kan akışını bozar, ateroskloroz gelişmesini hızlandırır.
  4. Diyabet: Şeker hastalığı, damarların sağlığını olumsuz etkileyerek ateroskleroz riskini artırır.
  5. Hareketsiz Yaşam: Yeterli fiziksel aktivite yapılmaması, kalp hastalıklarının gelişme riskini artırır.
  6. Sağlıksız Beslenme: İşlenmiş gıdalar, rafine şeker ve aşırı tuz tüketimi, damar sağlığını olumsuz etkiler. Sağlıksız beslenme sonucu oluşan obesite kalp damar hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür
  7. Stres: Sürekli stres altında olmak, kan basıncını ve kalp hastalığı riskini artırabilir.
  8. Genetik Faktörler: Ailede koroner arter hastalığı öyküsü olan kişilerde risk daha yüksektir.

Belirtiler Nelerdir?

Koroner arter hastalığı belirtileri kişiden kişiye değişebilir. Bazı kişilerde belirgin şikâyetler olmadan ilerleyebilir. Ancak yaygın belirtiler şunlardır:

  • Göğüs Ağrısı (Angina): En yaygın belirtidir. Göğüste sıkışma, yanma ya da baskı hissi olabilir. Ağrı genellikle fiziksel aktivite veya stres sırasında ortaya çıkar ve dinlenince hafifler.
  • Nefes Darlığı: Kalbin yeterince kan pompalayamaması nedeniyle akciğerler yeterince oksijen alamaz ve nefes darlığı gelişebilir.
  • Yorgunluk: Kalp yeterli kan sağlayamadığında, kişi kendini sürekli yorgun hissedebilir.
  • Çarpıntı: Kalp atışlarının düzensiz veya hızlı olması veya çok yavaş olmasıdır, göğüste düzensiz ve/veya güçlü atımlar şeklinde hissedilebilir.
  • Bayılma veya Baş Dönmesi: Damar tıkanıklığı nedeniyle beyine yeterince kan gitmediğinde baş dönmesi veya bayılma görülebilir.
  • Kalp Krizi: Damar tamamen tıkandığında, kalbin kas dokusunun bir kısmında ciddi hasar ve hücre ölümü gelişir ve kalp krizi meydana gelir. Şiddetli göğüs ağrısı, terleme, mide bulantısı ve sol kola yayılan ağrı tipik belirtiler arasındadır. Bu durumda acil tıbbi müdahale gereklidir.

Koroner Arter Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?

Doktorlar, koroner arter hastalığını teşhis etmek için çeşitli testler uygular:

  1. Elektrokardiyografi (EKG): Kalbin elektriksel aktivitesini ölçerek anormallikleri tespit eder.
  2. Ekokardiyografi: Kalbin ultrason dalgaları ile görüntülerini alarak kas yapısını, kalp kapaklarının durumu ve kalp kası fonksiyonlarını değerlendirir.
  3. Efor Testi: Kişi egzersiz yaparken kalbin nasıl çalıştığını gözlemlemek için kullanılır.
  4. Anjiyografi: Damarların içine kontrast madde enjekte edilerek röntgen görüntüleri çekilir. Damar tıkanıklıklarını belirlemede sık kullanılan yöntemlerden biridir
  5. Kan Testleri: Kolesterol, kan şekeri ve diğer risk faktörlerini değerlendirmek için yapılır.
  6. BT Anjiyografi (Bilgisayarlı anjiyoyrafi, halk arasında ‘Sanal Anjiyografi’) : Koroner damarların detaylı görüntülenmesi için bilgisayarlı tomografi kullanılır. Son yıllarda en sık kullanılan ve en doğru yöntem olarak ön plana çıkmıştır

Tedavi Yöntemleri

Koroner arter hastalığının tedavisi, hastalığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlıdır. Başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:

  1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
    • Sağlıklı beslenme (Akdeniz diyeti gibi)
    • Düzenli egzersiz
    • Sigarayı bırakma
    • Stresi yönetme
    • İdeal kiloyu koruma
  2. İlaç Tedavisi:
    • Kolesterol Düşürücü İlaçlar: Statinler gibi ilaçlar, LDL kolesterolü düşürerek damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı olur.
    • Kan Sulandırıcılar: Aspirin veya klopidogrel gibi diğer kan inceltici ilaçlar, pıhtı oluşumunu önleyerek kalp krizi riskini azaltır.
    • Beta Blokerler ve ACE İnhibitörleri: Kan basıncını düşürürek kalp yükünü azaltır, 
    • Nitratlar: Damarları genişleterek, göğüs ağrısını hafifletmek için kullanılır.
  3. Tıbbi Müdahaleler ve Cerrahi Yöntemler:
    • Anjiyoplasti ve Stent Takılması: Daralmış damarları açmak için kateter yardımıyla balon şişirilir ve stent yerleştirilir.
    • Koroner Arter Bypass Grefti (KABG): Tıkanan damar yerine vücudun başka bir bölgesinden alınan sağlıklı damar yerleştirilerek kan akışı yeniden sağlanır.

Koroner Arter Hastalığından Korunma

Koroner arter hastalığını önlemek için alınabilecek önlemler şunlardır:

  • Düzenli Egzersiz Yapın: Haftada en az 150 dakika orta seviyede fiziksel aktivite önerilir.
  • Sağlıklı Beslenin: Sebze, meyve, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve omega-3 içeren besinler tüketin.
  • Sigara ve Alkolden Kaçının: Sigara içmek damarları daraltır ve kalp hastalıkları riskini artırır.
  • Stresi Yönetin: Meditasyon, yoga gibi tekniklerle stresi azaltın.
  • Tansiyon, Kan Şekeri ve Kolesterol Seviyelerinizi Kontrol Edin: Düzenli doktor kontrollerine giderek sağlık durumunuzu takip edin.

Sonuç

Koroner arter hastalığı, ciddi sonuçlara yol açabilen ancak önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, risk faktörlerini kontrol altında tutmak ve düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak, kalp sağlığınızı korumanın en etkili yollarından biridir. Eğer göğüs ağrısı, nefes darlığı veya yorgunluk gibi belirtiler yaşıyorsanız, bir doktora danışarak erken teşhis ve tedavi fırsatını değerlendirmelisiniz.

kolesterol-nedir-kolesterol-yuksekligi-belirtileri-nelerdir-2094305.jpg
Kalp Hastalıkları

Yüksek Kolesterol Seviyeleri Neden Önemlidir?

Yüksek seviyelerde düşük veya çok düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL veya VLDL), kalp sağlığınızı olumsuz etkiler ve ateroskleroz adı verilen ve damar sertliğine ve damarlarda daralma ve tıkanma yapmak suretiyle gelecekte sağlık sorunları yaşama riskinizi artırır.

Kolesterol ve Aterosklerozun Gelişimi

Kolesterol, vücut tarafından çeşitli önemli işlevler için kullanılır. Ancak, kanda yüksek seviyelerde bulunduğunda, oksitlenerek bağışıklık sistemi tetikler enflamasyona yol açarak  plak oluşumuna yol açar. Aynı zamanda bu plaklarda birikerek damarlarda daralma ve tıkanmalara yol açar.

  • LDL kolesterol seviyesinin 100 mg/dL veya daha yüksek,
  • Toplam kolesterol seviyesinin 200 mg/dL veya daha yüksek

olması çoğu yetişkin için yüksek kabul edilir. Yapılan araştırmalar, kolesterol seviyesi ne kadar düşükse kalp damar sağlığı açısından o kadar iyi olduğunu göstermektedir.

Zamanla, bu plaklar bağışıklık hücreleri ve düz kas hücreleri ile birleşerek damar duvarında iltihaplanmaya neden olur. Plak geliştikçe kalsifiye (kireçlenmiş) alanlar oluşabilir ve bu durum damarları kalın ve sert hale getirir.

Damar Tıkanıklığı ve Kan Akışına Etkisi

Aterosklerotik plaklar, başlangıçta damarları dışa doğru genişletirken zamanla damarın iç kısmına doğru büyüyerek kan akışını engellemeye başlar.

  • Eğer tıkanıklık damarın iç çapının %70’ından fazlasını kaplarsa, kan akışı ciddi şekilde kısıtlanabilir ve organlar yeterli oksijen alamaz.
  • Plak üzerindeki hücre tabakası (endotel) yırtılırsa, oluşan kan pıhtısı (tromboz) damarı tamamen tıkayabilir ve kalp krizine yol açabilir. Bu durumda acil müdahale gerekekir

Aterosklerozun Yol Açtığı Sağlık Sorunları

Ateroskleroz, vücudun çeşitli yerlerindeki farklı damarlarda tıkanıklıklara neden olarak çeşitli hastalıklara yol açar:

  1. Koroner Arter Hastalığı (Kalp Damar Tıkanıklığı)
    • Göğüs ağrısı (anjina) ve göğüste sıkışma hissi
    • Egzersiz veya stres sırasında belirtiler kötüleşir
    • Kalp krizi (miyokard enfarktüsü) riski artar
  2. Beyin Damar Hastalığı (İnme ve Geçici İskemik Atak – GIA)
    • Beyne giden damarlar tıkanırsa inme gelişebilir
    • Geçici damar tıkanıklığı (GIA), felç benzeri belirtilere yol açabilir ancak çoğu kez kalıcı hasar bırakmaz
  3. Periferik Arter Hastalığı (Bacak ve Kol Damar Tıkanıklığı)
    • Bacak ağrısı ve kramp (kladikasyon), yürürken kötüleşir
    • Yetersiz kan akışı nedeniyle yara iyileşme problemleri ve uzuv kaybı riski oluşur
  4. Böbrek Damar Hastalığı (Renal Arter Darlığı)
    • Yüksek tansiyon, böbreklere giden kan akışı bozulduğu için gelişebilir
    • İdrar problemleri ve vücutta şişlik oluşabilir
  5. Bağırsak Damar Hastalığı (Mezenterik İskemi)
    • Karında şiddetli kramplar, ishal ve bulantı yaşanabilir
    • Acil durumlara neden olabilir

Aterosklerozun Toplumsal Etkisi

Ateroskleroz kaynaklı komplikasyonlar, dünya çapında en yaygın ölüm nedenidir.

  • 45-85 yaş arasındaki insanların yarısından fazlası bu hastalığa sahiptir, ancak çoğu kişi bunun farkında değildir.
  • Farklı etnik grupları kapsayan araştırmalara göre, birçok insanda belirti göstermeden hastalık ilerlemektedir.